1 Aralık 2012 Cumartesi

ESKİ YILLAR İZMİR'İNDEN İKİ OLAY !..

  Sultan Dördüncü Mehmed daha sekiz yaşında bir padişah, babaannesi Kösem Sultan, hem onun hem de tahtının gerçek ve etkin bir koruyucusu idi.. Sadaret, yeniçeri ağalığından gelme Kara Murad Paşa'nın üzerinde bulunuyordu. Şeyhülislam da Bahai Efendi idi. Padişah daha çocuk, vasisi de kadın olduğundan, devlet bu iki adamın ellerinde dönüyordu..
  Bu sırada İzmir'de bir olay oldu...
  "Bir İngiliz, İngiltere'nin İzmir Konsolosundan olan 200 bin akçeyi geçen alacağını ; İzmir kadısı Hemşizade'ye başvurarak dava yoluyla geri almaya girişmiş, kadı konsolosu huzuruna çağırmış, borcunu ödemeye mahkum etmiş, fakat konsolos kararın bildirilmesinden sonra derhal mevcut olan anlaşmayı çıkararak : 'Bir İngiliz'in bir diğer İngiliz ile 200 bin akçeden az bir davası olduğunda İslam kadıları davaya bakarlar, eğer 200 bin akçeden fazla olursa, bu dava İngiltere'de görülür' koşulunu okumuş ; ancak biraz sert bir tavırla, gurur ve hakaret dolu bir davranış ve eda ile okuduğundan kadı kızmış, sorunu Şeyhülislama yazmış İngilizlerin Venediklilere kalyon, barut, ve saire sattıklarını da yazısına katıştırmış ; Şeyhülislam kadının mektubunu sadrazama yollamış fakat kurnaz vezir, işlerinin çokluğundan söz ederek Şeyhülislama iade etmiş ve bu sorunu onun çözmesini istemiş..Bunun üzerine Şeyhülislam İngiltere Elçisini çağırtmış ve hakaretler ederek İngiltere'nin İzmir Konsolosunun azlini istemiş.. Elçi, 'Onu ben atamadım ki, ben azledeyim' demiş, bu yanıtı Şeyhülislamı iyice sinirlendirerek, 'Venediklilere gemi, barut satıyorsunuz, bu bize düşmanlıktır' diye Elçinin yüzüne haykırmış. Elçi de, 'Ticaret serbesttir, isterseniz size de satalım ! ' diye ikinci kez ters bir yanıtla karşılık verince olay çığırından çıkmış, büyümüş, dallanıp budaklanmış..
  Hiddeti son dereceyi bulan Şeyhülislam, Elçiyi derhal ahıra hapsettirmiş. Bu olay duyulur duyulmaz yeniçeri ağaları telaşla toplanmış, 'ne zamandan beri bir Venedik ile başa çıkamamışken ; İngiltere gibi büyük ve güçlü bir ulusla nasıl başa çıkacağız ! Hem Elçiye zeval yoktur..' diyerek, Şeyhülislamdan Elçiyi serbest bırakmasını istemişler.. Fakat öfkesi hala sürmekte olan Şeyhülislam, yeniçeri ağalarının bu başvurularına şiddetle karşı çıkmış.. Bunun üzerine ağalar Saray'a başvurarak Şeyhülislamın azlini istemişler. Zaten Şeyhülislamın bazı kereler kendisininkini bile geçen nüfuzunu kıskanmakta ve onun için de fırsat kollamakta olan Sadrazam, Saray'ı Şeyhülislamın azline razı ederek yerine Rumeli Kazaskeri Aziz Efendi'yi atamış, İngiltere Elçisi de ahırdan çıkartılmış !.."



  Bir başka olay daha...
  1870 yılı nisan ayı başlarında İngiliz asilleri ve bilim adamlarından Lord Manchester ve ünlü avukatlarından Lloyd'un da içinde bulunduğu, kadınlı erkekli sekiz kişiden oluşan bir seyyah kafilesi ; yüzyıllarca önce İranlılar ile Yunanlılar arasında meydana gelmiş olan ünlü Maraton savaşının yapıldığı yeri gezmek ve incelemelerde bulunmak amacıyla İngiltere ve İtalya elçiliklerinin başkatiplerinin de birlikte bulunmasıyla ve beş adet kavas ve askeri bir birliğin koruması altında Maraton'a gitmişler, fakat akşam üstü yine Atina'ya dönerlerken yolda 10-20 kişilik, tepeden tırnağa silahlı bir haydut çetesinin hücumuna uğramışlardı. Eşkıya, seyyahların kavas ve korucularını kovduktan sonra kadınlarla çocukları da salıvermişler, fakat kendilerine 30.000 İngiliz Lirası gönderilmedikçe erkeklerini bir daha dünya gözüyle göremeyeceklerini söylemişler ; çaresiz kadınlar da, romantik bir şekilde akıllarına soktukları eski Yunanlılar ile bu yenilerinin arasındaki büyük farka şaşakalmışlardı..
  Atina'ya gelişleriyle hükumete haber vermeleri de bir olmuştu. Şaşkınlıklarını artıran ikinci bir nokta da hükumet katına başvurmalarına pek de aldırış edilmemesi idi. Kadınlar derin bir umutsuzluğa düştüler ve çok geçmeden erkeklerinin haydutlar tarafından parçalandığı haberini aldılar. Çete, kendilerine gönderilecek paranın gelmesini bekleyecek kadar olsun, iyi niyet göstermemişti..
  İngiltere bu olay üzerine küplere bindi. Eşkıyaların yakalanıp aynıyla cezalandırılmasını istedi. Yunan hükumeti derin üzüntülerini, adaleti yerine getireceğini bildirmekle beraber, "Tazıya tut ! Tavşana kaç ! " demeyi de unutmadı !..
  İngiltere, Yunanistan tarafından gönderilen Yunan cezalandırma kuvvetinin, seyyahların haydutlarca öldürülmesinden önce mi sonra mı gönderildiklerinin araştırılması için İstanbul'daki elçisinin Atina'ya gitmesini istemişti. Yunanistan'da, bu durumu kurtarmak için, tutulan birkaç adam ; ya olayla hiçbir ilgisi olmayan, ya da çetenin en önemsiz üyelerinden olan kimselerdi. Asıl reislerin Anadolu kıyılarına çıktığına kesin gözle bakılmaktaydı..  
  Bu arada, mayıs ayı başlarında da, yani olaydan bir ay sonra, kimlik ve kıyafetleri şüpheli yedi adamın Kuşadası'na çıktıkları İzmir Vilayetine ihbar ediliyordu. Bunların İngiliz gezginleri öldüren haydutlardan bazıları olduğuna kesin gözüyle bakan Vilayet,  yakalanmaları için üstlerine derhal kuvvetli bir jandarma müfrezesi gönderdi.
  Kuşadası'na çıkanlar uzun süre bulunamadı..
  Yunanistan'da yakalananlardan beşi kelleleri uçurulmak suretiyle idam edildi.. Biri müebbet küreğe mahkum oldu, bir diğeri de önemli açıklamalarda bulunacağını söylediği için tekrar hapse atıldı..    

( AHMET RASİM, "OSMANLI TARİHİ", c.2, s. 667-671 )    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder