31 Aralık 2012 Pazartesi

KIRIK ANILAR LİMANI !...

 


   Yeni bir yıla daha giriyoruz.. Gerçekleşememiş hayaller demetinden biri daha kopuyor.. Demet bittiğinde bu, bizim de sonumuzun geldiğini mi gösteriyor acaba ?..Tabii ki değil.. Mutasyona uğrayan her canlı gibi, yeni ortama uyuyor, yeni beklentilere yelken açıyoruz..Vazodaki solan çiçekleri yenileriyle değiştirircesine,biz de umutlarımızı, hayallerimizi yeniliyoruz..
   Çocukken, kaç yaşına kadar yaşamak istediğime dair bir soruya, "2000 yılını göreyim, yeter !" diye yanıt verdiğimi hatırlıyorum.. Şimdi aynı soruyu sorsalar, "Cumhuriyet'in yüzüncü yılını, kuranları hayırla anan bir çoğunlukla birlikte kutlamak isterdim" diye yanıtlarım.. Her şeye rağmen, karşılaştığımız ve maruz kaldığımız her türlü musibete rağmen : "Yaşamak Güzel Şey Be Kardeşim.." 
   Güzelyalı'da, Göztepe'de her yürüyüşümde sanki bir köşe başından çocukluğumdan, gençliğimden tanıdığım birileri çıkacak sanıyorum.. Kasap Figo, Kasap Yaşar, Berber Selim ve İlhami, Mavi Köşe, Foto Rüştü ve Fehim, postanenin "az saçlı" müdürü, camcı Şevki, Twiggy Butik ( sahibi olan, semtin ilk uzun saçlı ve sakallı tiplerinden gencin çok güzel liseli bir kızla olan aşkı dillere destandı.. sonunda ailelerini razı ederek evlendiler), "La Jeunesse" pastanesi (Sezen Aksu'yu, ileride meşhur olacağını aklıma bile getirmeden, şiirlerini okurken dinlediğim yer), Göztepe'de bakkal Kenan, berber Halil (Muhtar Ahmet'in kalfası, benim saçlarımdan ne çekmişti !), rahmetli Osman Çırçır ağabeyin kahvesi, İskele Gazinosu ve unutulmaz kadrosu, Yeşim ve Şortan pastaneleri (Gençlik aşklarının filizlenip boy verdiği mekanlar), Ahmet Cücen ağabeyin lokali, Kuloğlu kasabı Ahmet ağabey, oğulları Ali ve Celal, rahmetli olan "doktor" Ergun, "Kastelli" Coşkun, Hürriyet ve "arap" Sülo... "Kör" Alper vardı, ne yapıyor acaba ? "Amerika'ya gideceğim" der, başka laf etmezdi ve sonunda gitti de.. İsveç'e gidenler de oldu .. Ne günlerdi ama..
   Valikonağı'nda ikizler vardı örneğin.. Yaklaşık 1.50 boylarında, belki de biraz daha kısa !.. Şirin tiplerdi.. Yaşlarını da, minyon olduklarından, fazla göstermezlerdi.. Hep ikili gezerlerdi..Avukat olduğu söylenen, yaz kış kısa kollu gömlekle gezen, 1.90'lık filan birini de anımsıyorum.. Sadıkbey'de iki samimi arkadaşım vardı : Ali Ulvi Baradan'ın oğlu, Ümran Baradan'ın kardeşi İsmail ve Tanju Demirbulak.. Tanju'nun oturduğu sahildeki apartmanda, Sibel (Sybil) diye bir kız vardı.. Annesi Türk, babası NATO'da görevli bir ABD'li subay.. Bütün semtin delikanlıları peşinden koşardı..Yaklaşan "serbest aşk" furyasının, hippi felsefesinin  habercisiydi de ondan !..
   Yine şu anda ABD'de yaşayan Şevki Erbezci vardı örneğin.. Fırlamanın önde gideni.. Bir gün Göztepeliler lokalindeyiz.. Darbe öncesi en karışık günler.. Bir gece aniden lokale dalan Şevki, oyun oynayan Hürriyet'in yanına gitti, oturdu ve gayet ciddi bir yüz ifadesiyle, "Yahu arkadaşlar, duvarlara HALKA HÜRRİYET yazmışlar, haberiniz var mı ?" diye sorunca ortada ne oyun kaldı ne bir şey !.. Şakaya maruz kalan Hürriyet ve Süleyman'ın kız arkadaşları Ankara'da üniversitede okuyorlardı. Bir gece otomobille onları görmek üzere çıktıkları yolculukta geçirdikleri uğursuz bir kaza, genç yaşta aramızdan ayrılmalarına neden oldu..
   Yanılmıyorsam, 1972'yi 1973'e bağlayan yılbaşı gecesi için, bir grup arkadaş, Kadifekale'de bir gazinoda yer ayırtmıştık.. Gelecek olanlardan birisi de, askerden izne gelmiş olan, Tanju idi.. Onu alıp birlikte gitmek ve diğerlerine katılmak arzusuyla gittiğimde karşıma büyükannesi çıktı : "aman çabuk yetiş, seninki dağıttı" dedi ve beni banyoya götürdü.. Karşılaştığım manzara şuydu : Üzerinde bahriyeli gömleği ve şortu, kafasına komando gibi bir bant bağlamış bir tip banyonun zemininde oturmuş, önünde küçük bir portatif teyp, çalıp duran bir 45'lik.. Bittikçe tazelenen bu şarkı ise, "Bir Teselli Ver" !.. Yanında da boş bir votka şişesi..Urla İskele'de bir yaz aşkı olarak başlayan ve sonra çok ciddi bir ilişkiye dönüşen "büyük sevda masalı", onun askere gitmesini fırsat bilen kızın ailesinin baskısı sonucunda bitmişti.. O gece ; onu teselli etmek, sızıncaya kadar o şarkıyı arka arkaya dinlemek, sonra büyükannesinin yardımıyla yatağına yatırmakla geçti.. Oradan saat 11 gibi ayrılabildim.. Yine de geri sayıma, limonata tadında bir votkaya ve üç-dört dilim meyveye yetişebildim !.. Arkadaşlık böyle bir şey işte !..
   Saygı ve sevgilerimle, herkesin yeni yılını kutlarım..      
 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder