5 Aralık 2012 Çarşamba

ESKİ İZMİR'DE GAZİNOLAR !...

 



   Çok kozmopolit bir nüfus yapısına sahip olan İzmir kentinde, özellikle yabancı kökenlilerin ve bazen de yerli azınlıkların, bir takım sosyal kulüpler kurdukları görülmektedir. Bu kulüplerin Levantenler tarafından başlatıldığını da söylemek mümkündür. Üyelik statüsüyle kapılarını başkalarına kapalı tutmak ve sorunlarını kendi içlerinde çözümlemenin yanı sıra, yine kendi aralarında eğlenme ve vakit geçirme işlevlerini yürüten bu Batı kulübüne tepki olarak, buraya kabul edilmeyen diğer bazı toplumların da daha sonra yine kendilerine özgü sosyal kuruluşlar içinde örgütlendiklerini görüyoruz. Böylece İzmir, zaman içinde hemen bütün toplumların kendi içlerinde bir araya geldikleri çeşitli kulüplere sahip olmaya başlamıştır. İzmir'in Türk toplumu ise bu çeşit sosyal gruplaşmalara pek itibar etmemiştir...
   Zamanla, Avrupalıların ve Levantenlerin kurduğu kulüplerde üyelik başvurusunda konulan katı kurallar yumuşamış, 19. yüzyılın ikinci yarısında ise bu gelişme daha da belirginleşmiştir..
   1835 yılına ait bir gezi notunda ( Charles G.Addison, "A Journey to the East" ) şunlar yazıyor :
"Frenk Gazinosuna normalde Türkler, Ermeniler ve Museviler gibi Rumlar da kabul edilmezler. Avrupalı olmayan birinin Frenk gazinosuna kabul edilmesinin gazinonun saygınlığına gölge düşüreceği düşünülür.. Bununla birlikte, son günlerde bu katı tutumun değişmekte olduğu görülmektedir. Kenti terk edeceğim günlerde, bazı Rum ve Ermenilerin Frenk Gazinosu üyeliğine aday gösterildiklerini ve bu önerilenlerin büyük olasılıkla kabul edileceklerini duydum. Bizzat tanık olduğum büyük bir yenilik de, İzmir Zaptiye Komutanı Hacı Bey'in ve iki diğer genç Türk'ün gazinoda verilen balolardan birinde hazır bulunmalarıydı. Böylece, Avrupalı giysisi giymemiş kişilerin gazinoya kabul edilmeleri ilk defa görülen bir olay olmuştu.."
   19. yüzyılın ikinci yarısında, Marina üzerinde, "Great Smyrna Hotel" (Büyük İzmir Oteli) ile Salvo'nun Oteli arasında, İngiltere Konsolosluğuna bitişik olan GAZİNO, bir İzmir gazetesi olan La Spectateur Oriental'in 3 Ocak 1822 tarihili sayısında yazıldığına göre, Osmanlı kentlerinde kendine özgü bir sosyal kulüp anlayışının o dönemdeki tek örneğidir..
  On iki değişik toplumun bir arada ; kalabalık, kibar ve seçkin bir topluluğu bir araya getirebilmek için ortak bir çaba harcadığı böylesine bir kuruluşun, İzmir dışında hiçbir dünya kentinde bulunmadığı sanılmaktadır.    Burası birçok adla adlandırılıyordu : Gazino, Casino, Frenk Gazinosu, İzmir Gazinosu, Casino Europeén,   
ya da Cercle Levantin...   

  Yabancı donanmalara ait gemilerin gruplar halinde ya da tek tek, İzmir limanında demirli bulunmadıkları bir zaman hemen hemen yok gibidir. Bir örnek vermek gerekirse, 1841 eylülünde limanda ; bir Avusturya, bir İngiliz ve iki Fransız savaş gemisinin aynı anda demirlemiş olduğu ve bir diğer Avusturya gemisinin de gelmek üzere olduğu, L''cho de L'Orient gazetesinin 18 eylül 1841 tarihli nüshasında yazmaktadır..

  Fransız Hervé ve David H. Finnie adlı yazarlara göre ; 1836 yılında Gazino'da dans olarak yalnızca vals ve kadril yapılıyordu. Vals o kadar seviliyordu ki, orkestra kadril çaldığında da çoğu kez vals yapılırdı !..
  "İzmir kadar, kadınların kötü vals yaptığı bir başka yer görülmemiştir.."  Hervé şöyle devam eder : "İzmirli genç hanımlar kadar dansı seven olamaz. Bazı hallerde, gemilerde kahvaltı ve balo davetleri verildiğinde ; sabah saat 11'den akşamın 7 ya da 8'ine kadar dans edildiği görülür.. Daha sonra aynı genç hanımların, giysilerini değiştirip, saat 10 civarında Gazinoya gitmeleri ve ertesi sabah saat 9'a kadar dansa devam etmeleri olağandır.." ( RAUF BEYRU, "19. YÜZYIL İZMİR'İNDE YAŞAM" )  

  Bezmi Nusret Kaygusuz, "Bir Roman Gibi"  adlı kitabında 19. yüzyıl İzmir gazinoları için şunları yazar :
"Müslümanlarla Hristiyanları ayıran sınır çizgisi üzerinde oturanlar mesafenin azlığından yararlanarak, bazı geceler İzmir'in en tanınmış semti olan Kordon'a giderlerdi. Kordon'da en fazla görülen şeyler ; uzun bir sahil, onun üzerinde sıralanan Kraemer, Poseidon, Kloaridis, Kafe Korso ve benzeri gazinolarla, tiyatroların renkli ışıkları ve gezintiye çıkan Rum dilberleriydi.. 
  Vapurla İzmir'den geçen bir yolcu, elektrik ışıklarını karşıdan görünce, burada refah ve saadet,n kaynaştığını zannederdi. Halbuki o refah ve saadet yalnız Hristiyanlara özgüydü. Onlar aralarında özel eğlenceler düzenlerlerdi. Onların ebedi toplantı yerleri, hatta avcılığa ait kulüpleri bile vardı.. Evleri çoğunlukla havagazıyla aydınlatılırdı. Türk evlerinde ise, beş numaralı gaz lambası yanar, ışıktan çok, çevreye petrol kokuları saçardı.."
    

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder