22 Kasım 2012 Perşembe
BİR İZMİR DEREBEYİ !..
İzmir'de Yalılar semtinin henüz mevcut olmadığı 19. yüzyıl ortalarında, Karataş'ta iki ev, bir koltuk meyhanesi ve bir de, sonradan "İngiliz Bahçesi" diye adlandırılacak olan, Katipzade Ömer Efendi Bahçesi vardır.. Karantina, Göztepe, Kokaryalı boş araziden ibarettir. Yalnız küçük bir karakol bulunmaktadır..
Katipzadelerin, sonradan askeri hastane olan, Karantina'daki binasına ise, ta Sultan Mahmud zamanında el konulmuştur. İncelenen vakıf senedine göre ; aile Osman Efendi isimli bir Müslüman'dan başlıyor. Gittikçe nüfuz ve kudretini artıran aile derebeyliğinin en üst noktasına erişmiştir.
Osman Efendi'nin oğlu Ahmed Reşid Efendi ; Halim Ağa Çarşısının köşesindeki mescit ile, Kestelli Caddesi üzerindeki Katipzade Medresesini, Başoturak'taki sebili yaptırıp vakfetmiştir. Kendisinden sonra oğlu Osman Bey, ondan sonra Osman Bey'in oğlu Hacı Mehmed Efendi derebeyliği yapmışlardır.. Fakat bu ailenin hüküm ve nüfuzu, İkinci Mahmud'un tahta geçmesiyle birlikte sona ermiştir.
Katipzade Derebeyliği şimdiki hükumet binasının yerinde bulunan geleneksel, asırlık konaklarında (üstte) işleri yönetir ve yine aynı binada otururlardı ; ancak Karantina'da bulunan, sonradan askeri hastane olan bina ise onların yazlık evleriydi.. Bunlardan başka, Eşrefpaşa ile Bozyaka arasındaki Katipoğlu mevkiinde bir konaklarıyla, Bayraklı-Bornova arasında büyük bir çiftlikleri vardı. Ancak bu son iki binada asıl derebeyleri değil, kardeşleri, akraba ve yakınları, çoluk çocuk otururlardı.. Katipzade Mehmed Efendi'nin vapurda boğdurulmasından sonra İzmir'e gelen Müsellim (kaymakam) Hüseyin Bey, Mehmed Efendi'nin oğlu Osman Bey'i de bu çiftlikte zehirletmişti..
Bu ailenin Çerkez Hüsrev adında bir kölesi varmış. Saraya ya hediye olarak vermişler, ya da satmışlar ; fakat sonra bir gün bu esir Kaptanpaşa olmuş, donanma ile İzmir' gelmiş. Katipzade Hacı Mehmed Efendi, eski kölelerini konağına davet etmiş. Hüsrev Paşa bu daveti kabul etmiş, ertesi gün de Katipzade'yi gemisine davet etmiş. Ziyafet sırasında görüşürlerken Katipzade'ye :
"Beyim, senin güzel atların vardır ; binince Anadolu'da istediğin yere kaçabilirsin !.." demiş ve bu söz üzerine karşılıklı gülüşülmüş. Katipzade'nin yakınları, "Bu adamın düşüncesi fena olsa gerek, gelin kaçalım.." dedilerse de o, "Yok canım, kendisiyle aram iyi.." diyerek bunu kabul etmemiş.
Ertesi gün yine gemiye davet edilmiş. Kamarada oturup görüşürlerken donanma hareket etmiş ; Katipzade ise durumun farkında değilmiş. Bir süre sonra, Kaptanpaşa bir bahane ile ortadan kayboluvermiş. Gemiciler Katipzade'nin üstüne çullanarak belindeki kayışı ile boğup öldürmüşler. Cesedini de Midilli adasına çıkarıp gömmüşler.. Daha sonra Hüsrev Paşa elbiselerini İzmir'deki ailesine göndermiş ve "müvella" (Mahalli hakim yerine, yalnızca belirli bir davaya bakması için tayin edilen hakim) denilen elkoyucular İzmir'e gelerek Katipzade ailesine ait malların bütününü Padişah namına zaptetmişler.. Yeniçeriler kadar bu tip derebeyliklerin de padişahlık etkisini azalttığını gören Sultan İkinci Mahmud'un yeni uygulaması sonucudur bu olay..
Hüsrev Paşa'nın İzmir'e gönderdiği Katipzade elbisesi arasında gayet değerli bir Lahor şalı varmış. Aile üyeleri onu küçük parçalar halinde, üzücü ama değerli bir anı olarak, aralarında bölüşmüşler.(Bu yazının sahibi Raif Nezihi Bey'de de bir parça bulunuyormuş.)
Katipzade mallarının Padişah adına elkonulmasından sonra, bu ailenin üyelerinden Katipzade Ahmed, amcaoğlu Hacı Ömer, kayınbiraderi Hacı Abdurrahman Efendiler de artık İzmir'e dönmemek üzere İstanbul'a aldırılmışlar. Ahmed Efendi'ye ceza olarak Silistre Kalesi'nin tamiri görevi verilmiş ; o da mallarını satarak bu görevi yerine getirmiş. Diğer aile üyelerine de birer memuriyet verilmiş..
Abdülmecid tahta çıkınca "Ahmed Efendi'nin parası verilsin" demiş !. Daha sonra ailesi ve torunları bu parayı kısım kısım alıp yemişler, bitirmişler..
RAİF NEZİHİ, "İZMİR'İN TARİHİ" ( açıklamalarla hazırlayan : Erol Üyepazarcı )
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder