Türkiye Yahudileri, Cumhuriyet'in kurulmasından sonra belirli dönemlerde Filistin'e göç etmişlerdir. 1930'lu yıllarda, gerek Trakya olayları, gerekse "Türkçe Konuş" kampanyası sonucunda bu göç hareketi hızlanmıştır. Musevi nüfusun hızla azalması, önemli sayıda Musevi nüfus barındıran İzmir'de daha iyi gözlemlenmiştir.
Şehirde 1927 yılında 18.157 Musevi yaşarken bu sayı 1945'de 15.784'e inmiştir. 1948 yılında İsrail Devleti kurulunca, akabinde yaşanan İsrail-Arap Savaşı'ndan sonra Türkiye'den 4.000 Musevi daha İsrail'e göç edince, Türk yetkili makamları kitlesel göçü hoş karşılamayıp yasaklamışlardır. Bir süre sonra da bu yasağı yumuşatmış, İsrail dışında bir ülke olmak şartıyla serbest bırakmışlardır. Musevi vatandaşların bir bölümü Fransa ve İtalya üzerinden de olsa İsrail'e yine de göç etmişler ve bir yandan da göç yasağına karşı protestolarını sürdürmüşlerdir. Bunun sonucunda, Şemsettin Günaltay Kabinesi 1949 yılında yasağı kaldırınca Yahudilerin serbestçe göç etmesi olanağı doğmuştur. Türk denizcilik şirketleri, İstanbul ve İzmir'den Hayfa'ya vapur çalıştırmaya başlamışlardır. Böylece Yahudilerin büyük bir bölümü ilk dört yıl içinde göç etmişlerdir.
Yirminci yüzyılın başlarında Türkiye'de yaklaşık 200 bin Yahudi yaşarken, 1950 yılına gelindiğinde bu sayı 40 binlere kadar düşmüştür. Her ne kadar Türkiye'deki siyasal koşullar 1950'lere doğru Yahudiler için giderek düzelmiş olsa da, özellikle İkinci Dünya Savaşı sıralarında uygulanan Varlık Vergisi bu kitlesel göçün en büyük nedenlerinden birisidir..
Henri Nahum'un Shaw'dan aktardığı istatistiksel verilerde ; İzmir il genelindeki Yahudi nüfus 1955'de 5.383, 1960 yılında 5.067'dir.
İşte bu sayı içinde yer alanlardan biri de benim Türk Koleji ve mahalleden arkadaşım, okul numarası 68 olan Haim Nahmias idi.. Türk Koleji anılarımda bahsettiğim, Tarım dersinde Yavuz Koçer hocadan o caydırıcı tokadı yiyen, esprili, yerinde duramayan arkadaşım.. Yaşıyorsa, Allah uzun ömür versin..
Haim'ler, Faikbey durağında, 57 sokak köşesi ile Özlem apartmanı arasındaki tek katlı ve küçük bahçeli bir evde otururlardı. Açık mavi, Rambler marka station-wagon bir arabaları vardı. Babası ticaretle uğraşıyordu, yanılmıyorsam.. Biz de o yıllar 57 sokakta oturuyorduk. Güzelyalı'daki ilk ikametgahımız..
1966 ya da 67 yılında, Haim'in "Bar Mitzvah" törenine davet edilmiştim bir gün.. Yahudi geleneğine göre, "Erkekliğe geçiş" töreniydi bu.. Tabii, sembolik bir törendi ; çünkü o dönemler müzik, futbol, sinema ve kitap merakları vardı.. Karşı cinse duyulan ilgi daha tomurcuklanma evresindeydi. Özetle "erkeklik" henüz ufukta görünmüyordu !..
"Tomurcuklanma" dedim ya ; bir şeyler başlamıştı elbet.. Erkek arkadaşlarla kulaktan kulağa fısıldanarak anlatılan ve her aktarmada gelişip, değişerek birer şehir efsanesine dönen öyküler, olaylar.. Elden ele dolaşan resimler, dergiler.. Kaynağı belli olmayan, "Şermin'in Hatıra Defteri" vardı.. Elle yazılarak çoğaltılırdı !.. Yani 20. yüzyılın göbeğinde el yazması öykü dergisi ya da daha doğrusu, broşürü.. Kulaktan kulağa anlatılanlar gibi bu da, yazılırken her yazanın hayal gücüne bağlı olarak ekledikleriyle gelişip duran ilginç bir dokümandı !.. Benim son okuduğum bölümün adı, "Şermin Otobüste" idi !...
Amerikan Kız Koleji'nin 76 sokak tarafında kalan, kolejle Miss Black'in tek katlı evi arasında kalan boş, etrafında ağaçlar olan küçük bir toprak saha vardı. Hafta sonları burada ardı ardına futbol maçları yapılırdı. Akşamları ise aşıkların dolandığı bir mekandı.. Bazen maç yapmaya gittiğimizde, kaçan topu alırken gözümüze çarpan küçük plastik "şey"leri gösterip gülerdik.. Sonra da bunun hangi "abi" tarafından kullanıldığı üzerine geyik muhabbetleri, tahminler...
1966 yılında taşındığımız 89 sokakta, geceleri kızlarla erkeklerin karışık oynadıkları ve 10'lara, 11'lere kadar uzayan oyunlar.. Bir gece, bakkal Hamdi'nin dükkanının karşısındaki kabası bitmek üzere olan bir apartmanın kuytusunda burun buruna gelip de bir türlü öpmeye cesaret edemediğim, Türk Koleji'nden yaşıtım kısacık saçlı kız.. Uzun yıllar kendi kendime kızmıştım !.. Geçenlerde beni schoolfeed'den buldu iyi mi !.. Evet, "Aşk tesadüfleri sever", ama yalnızca filmlerde !..
Bir iki yıl sonra, sadece bedensel değil, kafaca da gelişince ; ilgi alanının ilk sırasına karşı cins yerleşti !.. Akşam üstleri, Kız Koleji karşısında, 76 sokak köşesindeki bahçe duvarının üzerine Menemen testisi gibi sıralanıp A.C.I'nın kızlarını bal eylemeye kalktık ama çoğunlukla avucumuzu yaladık !.. Kızlar grup grup dağılıp gittikten sonra ; "sana baktı, beni kesti.." muhabbetleri ile idare ettik...
Yahudi göçüyle dağılan zihnimizi, Bulgaristan'dan gelen göçmenlerle yani "macirler"le toparlayalım !..
1950 yılının Aralık ayı sonunda, Dumlupınar vapuruyla İzmir'e ilk kafile geldi : 380 kişi.. 1950-51 yılında Bulgaristan'dan 1.336 aile gelmiştir. Bunların bir bölümü doğrudan İzmir'e yerleştirilirken, bazıları da trenlerle İzmir çevresine yerleştirilirler. Bu işlemler tamamlanıncaya kadar da Balçova ılıcalarının tesislerinde misafir edilmişlerdir. Başbakan Adnan Menderes de 5 Şubat 1951 günü bu misafirhaneyi ziyaret etmiştir..
Göçmenlere yardım amacıyla Türkiye genelinde açılan derneğin bir şubesi de İzmir'de açılmıştır. 8 Nisan tarihi, "Göçmenler Günü" ilan edilerek ; İzmir'de çoğunluğunu kadınların oluşturduğu, öğretmenlerin de katıldığı ekipler, evleri dolaşıp yardım toplamışlardır. Demokrat İzmir gazetesinin 5 Nisan 1951 günü yazdığına göre, bir de eşya piyangosu düzenlenmiştir.
Evet, sevgili İzmir severler.. Bugünlük de bu kadar.. Esen kalın..
Şimdi sıra geldi foto galerimize.. İyi seyirler..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder