Doğduğum, birlikte büyüdüğüm, eşsiz güzellikteki şehrim, İzmir'im...
Ellili yılların başlarında senin bağrında açtım gözlerimi.. Şu anda ise ellili yıllarımın son durağındayım..
Bakıyorum da okuduklarımdan aldığım notlara, senin nerelerden nerelere geldiğini görüyorum ve inan ki içim acıyor.. Bugünlere gelmeyi hak etmeyen bir şehirsin sen..
1950 yılında kent içi yerleşim alanı, Üçkuyular'dan Karşıyaka Bostanlı'ya kadar 1.455 hektardır.. Bahçe, bostan, ağaçlık gibi yeşillik alanlar 817 hektar ; tepelik, kırlık ve bahçelik durumdaki doğal alan ise 2.428 hektarı bulmaktadır..
Batıda Üçkuyular'dan doğuda Mersinli'ye kadar ulaşan kent içi yerleşiminin Aydın yönündeki sınırı, Yağhaneler'e henüz ulaşmıştır. Karşıyaka'daki yerleşim ise Bostanlı'ya kadar ulaşmaktadır. Karşıyaka da zaten daha ilçe bile değildir.. 4 Mart 1954 tarih, 6325 sayılı yasayla, 1 Haziran 1954'de ilçe olacaktır.. Bornova da, aynı yasayla, 1.Nisan.1958'den itibaren ilçe olmuştur..
Doğduğum 15 Ağustos 1953 Pazar günü İzmir Valisi, göreve ikinci kez getirilen, Osman Sabri Adal ; Belediye Başkanı ise, İzmir'in ilk Demokrat Parti'li başkanı olan Rauf Onursal idi..
1950 nüfus sayımına göre İzmir'in nüfusu 768.411 idi ve bu nüfusun % 71,84'ü İzmir doğumluydu.. 1960 nüfus sayımında bu oran % 65,66'ya düşmüştü bile !..
Konak'tan batıya doğru uzanan kıyı şeridinde önce Karataş geliyordu. Çınar Atay'a göre, şimdiki Kız Lisesi'nin olduğu yere 1902 yılında düşen bir göktaşı nedeniyle bu adı almıştı.. 1865 yılında imara açılan bu eski semt aynı zamanda bazı "ilk"lere de sahiptir.. Bazılarını sayalım ; örneğin Duatepe İlkokulu İzmir'in ilk ilkokuludur.. 1914 yılında Padişah Vahdeddin'in izni ile açılan hastane, Türkiye'nin ilk özel hastanesidir ve aynı zamanda Türkiye'de, belden vurulan iğne ile ağrısız doğumun gerçekleştirildiği ilk hastanedir.. Kadın doğum kliniği de ilktir, dernek hastanesi de, 1907'de bir Musevi tarafından yaptırılan buharlı asansörü de, buzhanesi de, boyozu da..
İmara açıldığında buraya, daha çok Agora ve İkiçeşmelik bölgesinde yaşayan Museviler yerleşmiştir. 1891 yılında Halil Rıfat Paşa Caddesi açılınca Karataş, daha da gelişmiştir. 1950'lerde ise varlıklı Yahudiler, Alsancak tarafına taşınmışlardır..
Kız Lisesi karşılarında bulunan ve benim bile anımsadığım bir aile evi de vardı.. Aslında 1940'lı yıllarda, sadece burada değil ; Tepecik, İkiçeşmelik, Keçeciler ve Tilkilik gibi semtlerde de iki yüzden fazla aile evi varmış..
1881 yılında genişletilerek açılan Karataş-Göztepe yoluna 1883 yılında tramvay da döşeniyor..
1940'lı yıllarda, Mektupçu-Asansör arasındaki sahil kesiminde İzmir'in zenginleri oturmaktadır.. Ama o koca Midhat Paşa Caddesi üzerinde sadece iki apartman bulunmaktadır : Faikbey durağındaki Anadolu Apartmanı ve Köprü'deki Venüs Apartmanı.. Adından mıdır nedir, bu binanın kızları da "Venüs" gibiydi !.. 1950'li yılların genç delikanlıları o tek tük apartmanlarda oturan kızları "apart" diye anarlarmış !..
Yine bu yılların Karantina'sı ikiye ayrılmaktadır ; Göztepe-Karataş arasını kapsayan 1. Karantina ile, Nokta-Hakimevleri arasını kapsayan 2. Karantina..
Bu semti anınca, Köşk Sinemasını da anmadan geçmek olanaksız.. Çünkü bu sinema o dönemlerde, tarif edilecek adreslerin odak noktasını oluşturmaktaydı. Pazar günleri sabah saat 10'da çocuk matineleri rağbet görürdü ve sinemanın önü cıvıl cıvıl olurdu. Cumartesi günleri öğleden sonraları ve gala günleri de çok kalabalık olduğunu anımsarım.. Yedi adet dörder kişilik locası olan sinemanın çıkış kapısı binanın yan tarafında, deniz kıyısından olduğu için, dışarı çıkanları bazen sıkı bir "ayaz" karşılardı.. Unutamadığım başka bir ayrıntı da "hacet görürken" denizin seyredilebildiği ender sinemalardan biri oluşuydu !.. Belki de tek..
Çıkış kapısının karşısında "Hayri'nin Meyhanesi" vardı. Onun hemen arkasında, 1954'de kurulmuş olan, sarı-yeşil renkli Karantinaspor'un kulüp-kahve karışımı binası..
1950'li yıllarda Güzelyalı semtinde kıyı boyunca gösterişli yalılar bulunmaktadır ve benim Güzelyalı'ya kavuştuğum 1964 yılında da bunların çoğu duruyordu.. Bilge Umar, "İzmir 1950" adlı kitabında bize şu bilgileri verir :
"Midhat Paşa Caddesi ile deniz arasında sıralanan evlerden sonra, bugünkü askeri tesislerin yerinde, o zamanın askeri tesisleri ve özellikle bir deniz uçakları hangarı vardı ; bunun önünde denize, tekerlek yerine kızakları bulunan deniz uçaklarının inmesi, denizden havalanması, Karşıyaka'dan görülebilirdi. İzmir'in batı ucu burasıydı. Karantina'dan şimdi İzmir valisinin konutu olan Sivrihisaryan Konağı'na kadar, bahçeli zengin konakları ; sonra yine birbirine bitişik sıralanmış orta halli vatandaş evleri vardı. Caddeden elektrikli tramvayla Konak yönüne ilerlerken, Karantina'ya kadar yolun sağ tarafında, çoğu bahçeler içinde, evler, konaklar vardı ; ama yerleşim alanları bunların hemen ardında biterdi. Örneğin, 1953 yılında İzmir Türk Koleji'nin tek öğretim binası olarak işlev gören,
Atatürk'ün Latife Hanım'la evlendiği Uşakizade Köşkü'nün hemen arkası, koyunların otladığı boş bir tarla idi.."
( Hülya Gölgesiz Gedikler'in, "1950'li Yıllarda İzmir" adlı kitabından alıntılar yaptım )
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder