29 Ağustos 2014 Cuma
TRAMVAY VE BİZE HATIRLATTIĞI BİR LEVANTEN AİLESİ..
İzmir'e yeniden tramvay seferlerinin konmasına çalışıldığı günlerde, Hürriyet Ege'de Deniz Sipahi'nin Tayfur Göçmenoğlu'nun kitabından yararlanarak aktardığı yazısını okuyunca, o yazıdan bazı bölümleri sizlerle paylaşmak istedim.. Levantineheritage.com adlı sitenin fotoğrafları eşliğinde..
Aslında İzmirliler tramvaya yabancı değil. 1800'lerin sonunda Guiffray Ailesi atlı tramvayı İzmir'de kurar. Hem Konak hem de Karşıyaka'da atlı tramvaylar çok tutulur.
Birinci kuşak Guiffray'ların en büyüğü Elie Guiffray, 1849'da doğar. 1871'de Reine Budouin ile evlenir, bir yıl sonra da genç çift İzmir'e yerleşir.
Öncelikle "Göztepe Tramvay Kumpanyası" kurulur. Konak-Reşadiye hattında ve Karşıyaka'da da atlı tramvay çalıştırmaya başlarlar. Elie Guiffray, 1893 yılında Belçikalı bir ortağıyla "Şark Sanayi Kumpanyası"nı kurar. Amacı İngiliz (Hint) mamullerine karşı ciddi bir rekabet oluşturmaktır.. Ayrıca, Aydın sınırları içindeki "Tatar Çiftliği"ni de satın alır ve tarıma da girmiş olur.. Bu çiftlikte büyük bir malikaneleri vardır. Kordon'da şimdi Alman Konsolosluğu'nun bulunduğu bina da onların kışlık malikaneleridir..
Elie Guiffray, İzmir Elektrik Şirketi'ni de kurarak enerji alanında önemli bir yatırım yapar. Önce şimdiki Karataş ve çevresine sonra da Alsancak bölgesine, belirli saatlerde verilmek üzere elektrik getirir.
Ailenin ticari girişimciliği bunlarla da kalmaz ; Aydın-Kasaba (bugünkü Turgutlu) tren yolu işletmeciliği de bu ailenin kontrolündedir..
Elie Guiffray'in 1878 doğumlu oğlu Elzear da babasını aratmaz, İzmir'de yaşayan Levantenler ile Osmanlı ahalisini de aynı çatı altında bütünleştirmeyi amaçlayan bir projeye imza atarak "Sporting Club"ı kurar.. Bu kulübün onur üyesi de İzmir Valisi Rahmi Bey'dir..
Elzear Guiffray'ın, yaz aylarında oturmak için aldığı ev, Katolik Kilisesi'nin hemen arka sokağındaydı. Elzear Guiffray'ın 1930'da, heniz 42 yaşındayken, Cannes'da kalp krizi sonucu ölmesinden bir süre boş kalan bu evi, İzmir Belediye eski başkanlarından Ahmet Priştina'nın babası Derviş Priştina satın almıştı.. Ahmet Priştina da bu evde doğmuştu. Bu tarihi ev, şimdi Ukrayna'nın Fahri Konsolosu Çetin Güvercin'in konutu olarak kullanılıyor..
Vali Rahmi Bey'in 1918'de görevden alınıp sürgüne gönderilmesinden sonra, Kambur İzzet Paşa'nın valiliği sırasında ve İzmir'in işgal yıllarında Guiffray Ailesi sıkıntılı bir döneme girer.. Ailenin ikinci kuşağı Marsilya ve Cannes'a taşınarak oralarda iş kurar. Aile İzmir'de ticari olarak küçülmeye başlar.. Şark Sanayi Kumpanyası'na Türk ortaklar alınır.. İzmir'in kurtuluşundan ve Cumhuriyet'in ilanından sonra oluşan yeni ekonomik ve sosyal statüler Guiffray'ları bu kentten koparır..
18 Ağustos 2014 Pazartesi
KAMİL PAŞA'NIN İZMİR VALİLİĞİ DÖNEMİNDEN ANEKDOTLAR..
Kamil Paşa'nın yabancı devletler konsolosları üzerinde epey nüfuzu vardı. O sıralarda İzmir'in Manisa sancağında ve bazı kazalarında oyun ve konserler vermek üzere Avusturyalı bir kadın oralara gitmişti. Bu kadın sarı saçlı, mavi gözlü, güzel endamlı, işvebaz bir şantöz olduğundan bu kazalarda, bilhassa Alaşehir'de verdiği oyunlarda zengin çocuğu bir takım delikanlıların üzerine düşmeleri ve bu yüzden aralarında rekabet başlamasıyla, bazı nahoş olayların başlamasından korkularak kaymakam tarafından vilayete bildirilmişti..
Bu başvuru üzerine Kamil Paşa Alaşehir kaymakamlığına şuna benzer bir telgraf çekmişti : "Bu oynak karının derhal oradan def edilmesi ve ilk vasıta ile İzmir'e yollanması..."
Bu telgrafı alan Alaşehir kaymakamı da bu Avusturyalı kadını hemen trene koyarak İzmir'e göndermiş, vilayet de kendisini Avusturya konsolosluğuna teslim ederek İzmir'den uzaklaştırılmasını sağlamıştı..
Kamil Paşa'nın İzmir'de bir takım hürriyetperverleri himaye etmesinden ve İstanbul'a karşı her konuda boyun eğmeyerek, ara sıra bazı emirleri gözardı etmesinden dolayı hakkında Sarayın güveni gittikçe azalmaktaydı ve kendisinden doğan şüpheler artıyordu. Bu nedenle vilayetten azli ile Rodos'a sürgünü hakkında bir irade hazırlanmıştı.
Bu işin icrasına o vakit İzmir'de eşkıya takip kumandanı sıfatıyla bulunmakta olan Kara Said Paşa memur edilmişti. Said Paşa o zamanlar Karşıyaka'da oturuyordu ve gündüzleri vapurları görevi başına gelerek akşamları da yine Karşıyaka'ya dönüyordu. O zamanlarda İzmir'de otomobil gibi araçlar bulunmadığı gibi, İzmir-Karşıyaka arasında işleyen vapurlar ve trenler de belirli saatlerden sonra seferlerini kestiklerinden araç bulmak zordu..
İşte böyle bir zamanda bir gece Sadrazam Avlonyalı Ferid Paşa'dan Kara Said Paşa'ya hitaben gelen şifreli telgrafla Vali Kamil Paşa ile ilgili irade tebliğ edilir. Telgrafçılar bu şifreyi Kara Said Paşa'ya götürüp teslim ettikten sonra dönerler. Said Paşa, yanında şifre anahtarı bulunmadığı şifreyi açamaz ve bunu ertesi güne bırakır. Fakat bu telgrafın hazırlanmasından ve içeriğinden haberi olan Kamil Paşa, ertesi gün erkenden İngiltere Konsolosluğuna gider ve orada kalır.
Kara Said Paşa sabahleyin Karşıyaka'dan İzmir'e geldiğinde Kamil Paşa'nın konsoloslukta olduğunu öğrenince telaşa düşer. Onun gösterdiği bu kayıtsızlık görevden azline de neden olur..
Kamil Paşa konsoloslukta günlerce kaldığı için, o zamanlar İzmir'de kumandan olan Tevfik Paşa, Kamil Paşa'dan konsolosluğu terk etmesini rica etse de vali paşa bunu uygun görmeyip bulunduğu yerden Saray ile haberleşmeye başlar.. Bir hafta kadar konsoloslukta kaldıktan ve Saraydan gereken güvenceyi aldıktan sonra İstanbul'a gider, Saraçhanebaşı'ndaki konağında oturmaya memur edilir. Meşrutiyet'in ilanından sonra Kamil Paşa bir iki defa sadrazam olmuştur..
M. KAMİL DURSUN'un "İzmir Hatıraları" adlı kitabından derlenmiştir..
Bu başvuru üzerine Kamil Paşa Alaşehir kaymakamlığına şuna benzer bir telgraf çekmişti : "Bu oynak karının derhal oradan def edilmesi ve ilk vasıta ile İzmir'e yollanması..."
Bu telgrafı alan Alaşehir kaymakamı da bu Avusturyalı kadını hemen trene koyarak İzmir'e göndermiş, vilayet de kendisini Avusturya konsolosluğuna teslim ederek İzmir'den uzaklaştırılmasını sağlamıştı..
Kamil Paşa'nın İzmir'de bir takım hürriyetperverleri himaye etmesinden ve İstanbul'a karşı her konuda boyun eğmeyerek, ara sıra bazı emirleri gözardı etmesinden dolayı hakkında Sarayın güveni gittikçe azalmaktaydı ve kendisinden doğan şüpheler artıyordu. Bu nedenle vilayetten azli ile Rodos'a sürgünü hakkında bir irade hazırlanmıştı.
Bu işin icrasına o vakit İzmir'de eşkıya takip kumandanı sıfatıyla bulunmakta olan Kara Said Paşa memur edilmişti. Said Paşa o zamanlar Karşıyaka'da oturuyordu ve gündüzleri vapurları görevi başına gelerek akşamları da yine Karşıyaka'ya dönüyordu. O zamanlarda İzmir'de otomobil gibi araçlar bulunmadığı gibi, İzmir-Karşıyaka arasında işleyen vapurlar ve trenler de belirli saatlerden sonra seferlerini kestiklerinden araç bulmak zordu..
İşte böyle bir zamanda bir gece Sadrazam Avlonyalı Ferid Paşa'dan Kara Said Paşa'ya hitaben gelen şifreli telgrafla Vali Kamil Paşa ile ilgili irade tebliğ edilir. Telgrafçılar bu şifreyi Kara Said Paşa'ya götürüp teslim ettikten sonra dönerler. Said Paşa, yanında şifre anahtarı bulunmadığı şifreyi açamaz ve bunu ertesi güne bırakır. Fakat bu telgrafın hazırlanmasından ve içeriğinden haberi olan Kamil Paşa, ertesi gün erkenden İngiltere Konsolosluğuna gider ve orada kalır.
Kara Said Paşa sabahleyin Karşıyaka'dan İzmir'e geldiğinde Kamil Paşa'nın konsoloslukta olduğunu öğrenince telaşa düşer. Onun gösterdiği bu kayıtsızlık görevden azline de neden olur..
Kamil Paşa konsoloslukta günlerce kaldığı için, o zamanlar İzmir'de kumandan olan Tevfik Paşa, Kamil Paşa'dan konsolosluğu terk etmesini rica etse de vali paşa bunu uygun görmeyip bulunduğu yerden Saray ile haberleşmeye başlar.. Bir hafta kadar konsoloslukta kaldıktan ve Saraydan gereken güvenceyi aldıktan sonra İstanbul'a gider, Saraçhanebaşı'ndaki konağında oturmaya memur edilir. Meşrutiyet'in ilanından sonra Kamil Paşa bir iki defa sadrazam olmuştur..
M. KAMİL DURSUN'un "İzmir Hatıraları" adlı kitabından derlenmiştir..
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)