5 Mayıs 2014 Pazartesi

İZMİR'İN İLK TÜRK DOKTORU...

  

1888 yılında beş sınıf üzerinden yeni açılan ve sonra, 1890'da yedi sınıfa çıkan İzmir İdadi Mektebi'nin öğretim kadrosunda değerli kişiler bulunmaktaydı. Tabiiye (Biyoloji) ve Hikmet (Fizik) derslerini Türkiye'nin sayılı alimlerinden Mahmud Esad Efendi, Kavanin (kanunlar) dersini ünlü yazar ve avukat Tevfik Nevzat, Fransızca'yı yine ünlü yazar ve romancılarımızdan Uşşakizade Halid Ziya, Edebiyat'ı, edip ve şairlerimizden Bıçakçızade Hakkı, Hıfzısıhha yani Sağlık Bilgisi derslerini ise İzmir'in pek yakından tanıdığı ve sevdiği Doktor Mustafa Bey okutuyordu..
Bunların her biri mesleklerindeki değerlerini kanıtlamış kişiler olduğundan, İzmir İdadisi (Lisesi) tarafından yetiştirilen öğrenciler gerek yüksek okullarda, gerek yaptıkları işlerde daima başarılı olmuşlardır.. Mektebin müdürü olan Abdurrahman Efendi ise, disiplin konusunda İzmir'de sayılmış bir yönetici idi..
Dr. Mustafa Bey, hıfzısıhha derslerinden başka, okul doktorluğunu da yapıyordu..

Doktor Mustafa Bey aslen Ödemiş'in Birgi nahiyesi halkındandı. Askeri tıbbiyeden çıkıp, orduda görevini yaptıktan sonra İzmir'e gelmiş ve sivil doktorluğa başlamıştı. O İzmir'e geldiğinde, kentte hiç Türk hekimi bulunmuyordu. Bütün Türk ve gayrimüslim aileler kendilerini Rum, Ermeni ve Musevi doktorlardan en meşhurları olan Kostanoğlu, Kondolon, Celiyan, Büyük İsak gibi hekimlere tedavi ettiriyorlardı. Dr. Mustafa Bey kısa bir süre içinde, yeteneği ile, bunların arasında yerini alarak şehirde tanınmış ve Türklerden başka, gayrimüslim unsurların da devamlı doktorluğunu eline almıştı.. Diğer doktorlar arasında konsültasyonlar gerektikçe, o da bunların arasında yerini alır ve tıbbi görüşmelere başkanlık ederdi..
Hastalarını bir baba şefkatiyle tedavi eden ve İzmir Memleket Hastanesinde 50 yıla yakın görev yapan Mustafa Bey, İzmir Vilayetinde Türk doktorluğunun öncüsü olmuştur..

Kendisi her gün erkenden hastanesi başındaki görevine gelir, geç vakitlere kadar özenle çalışırdı. O zamanlar İzmir'de Yalılar'da Kordon'da atlı tramvaylar işlemekte idi. Mustafa Bey her sabah evinden çıktığında rastladığı dostlarıyla selamlaştıktan sonra, her gün ilk tramvay seferini yapan sürücü ve biletçilerle işe başladığını söyler, gençlere ve meslektaşlarına doktorluk görevinin önemini ve kutsallığını anlatırdı.. Bir hastayı muayeneye gittiğinde, derhal hastaya kendisinde hiçbir şey olmadığını, boş yere davet edildiğini söyleyerek hastanın ilk görüşte moralinin yükselmesini sağlar, ondan sonra muayene ve tedavisine başlardı..
İzmir Devlet Hastanesi onun zamanında Türkiye'nin en meşhur hastanesi haline gelmiş ve yine onun zamanında, onun gayretiyle ve ülke halkının da yardımlarıyla, eski ahşap hastane yıkılarak yeni hastane (yukarıda) inşa edilmişti.. 
İzmirliler de, eski belediye başkanlarından, Denizli Milletvekili, merhum Dr. Behçet Uz'un himmetiyle bu büyük doktorun değerini hakkıyla takdir ederek, kendisine bir caddenin adını tahsis etmişler, bir büstünü de o caddenin başına koyarak onu unutmayacaklarını göstermişlerdir..

 

M. KAMİL DURSUN'un, "İzmir Hatıraları" adlı kitabından derlenmiştir..

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder