14 Şubat 2013 Perşembe
ANTİK ÇAĞ İZMİR'İ, BİR ŞEHRİN DOĞUŞU...
M.Ö. 2000'li yıllarda Hititlerin ilk yerleştikleri yer Toros dağlarının kuzey taraflarıydı ; fakat gittikçe daha yukarılara doğru yayılarak genişlemişlerdi. İşte bu görkemli devlet, yaklaşık 4000 yıl önce, hemen hemen bütün Anadolu'ya sahip olmuştu. Hatta sonradan Anadolu'ya egemen olan ve soylarını güneş tanrısı Heraklis ile ilişkilendiren Lidyalılar'ın, örneğin Alyat ve Sadyat gibi kral isimleri hep Sami kavim adlarıdır. Hititler, yükselme ve büyüme dönemlerinde, bütün Anadolu'da egemen olduklarından, bu "Heraklidler" efsanesinin aslının Hititler olması pek olasıdır. Bundan da, Lidyalılar'ın Hitit uygarlığının etkisi altında kaldıkları anlaşılır..
Tarihçi Kalinos'tan nakleden ünlü coğrafyacı Strabon diyor ki : Daha İzmir kenti yokken, Efes kentinin, Smyrne adında bir mahallesi ve karısının adı Smyrne olan Letsos adlı bir kralları vardı. Şimdiki İzmir'in bulunduğu yerde ise Lelejler oturuyordu.
İşte Efes kentinin, Smyrne mahallesindeki Efesliler, buralarda oturan Lelejler'e saldırıp onları yerlerinden attılar ve o zamanlar İzmir körfezinin dayandığı Bornova arkasındaki dağlara kadar yürüdüler. Kralları Letsos da, körfezin dili kenarında bir kent kurarak, bu kente karısı Smyrne'nin adını verdi. Bu şekilde Efes kentinin Smyrne mahallesi halkını mutlu etmiş olduğu gibi, aynı mahallenin adını taşıyan koca bir kent kurmak suretiyle kazanılan zaferi de taçlandırmış oluyordu.
Fakat o zaman, şimdiki İzmir kentinin bulunduğu yer daha denizdi. Körfez, Bornova dağlarına kadar uzanıyordu. Efesliler'in kurdukları bu ilk İzmir kenti şimdi Eski İzmir ( Paleo Smyrna ) adıyla anılmakta olup, Bornova'nın güneybatısında Bozyaka köyünde, toprağa karışmış bir yıkıntıdan başka bir şey değildir. Bu ilk İzmir'in ören yerinde daha sonraları birçok yazıtlar bulunmuş, bunlardan birkaçının da Bornova Camii duvarları içine sıkışmış bulunduğu görülmüştür..
Yeni kurdukları bu kente yerleşen Efesliler, yeni adlarıyla İzmirliler, çok geçmeden kuzey komşuları Eoliyenler'in kıskançlık ve düşmanlıklarını çekerek, bunun sonucunda da saldırılarına uğrayarak memleketlerinden kovuldular ; Kolofon kentine çekildiler. Bu Eoliyen saldırısı, İzmir'in başına gelen ilk felaket ve işgali oluşturur..
Çok geçmeden, M.Ö. 1015'de, Kolofonlular'dan kuvvet ve yardım alan İzmirliler, kentlerini yeniden ele geçirirler. Bu da İzmir'in ilk kez düşman elinden alınışıdır !..
Genç belde şimdi de Lidyalılar'ın gözlerini kamaştırmaya, ağızlarını sulandırmaya başlamıştır. İlk Lidya saldırısı M.Ö. 845'de yapılmıştır. Lidya'nın yaptığı kuşatmaların birinden, Frigyalılar Lidyalılar'a saldırdığı için kurtulan İzmir, daha sonraları Lidya Kralı Sadyat'ın oğlu Alyat tarafından zapt edilmiştir. Ancak Lidyalılar'ın eline geçen, artık bir kent değil, bir yanmış toprak, bir küme yıkıntıdan ibarettir. Çetin, amansız ve müthiş saldırılar sonucunda ya kentte bir yangın çıkmış, yahut da kenti teslim etmek istemeyen İzmirliler kasten yakmışlardı. Bu trajediden sonra yersiz, yurtsuz ve sefil hale düşen İzmirliler tam 400 yıl, civar köyler ile dağlar ve ovalarda dağınık bir göçebe hayatı yaşadılar..
Şehir bu haldeyken de işgallere uğradı ve el değiştirdi.. M.Ö 540-498 arası İranlılar, Yunanlılar, M.Ö. 477'de Ispartalılar, yine İranlılar, yine Ispartalılar, M.Ö.394'de yine İranlılar ve M.Ö. 329'da B.İskender..
Pausanias ; Büyük İskender'in Pagos dağında (Kadifekale) bir çınar ağacı altında gördüğü rüyada Nemesis tanrıçalarının, tam uykuya daldığı yerde yeni Smyrna kentini kurması için kendisine ilham verdiklerini anlatmaktadır..
İskender'in M.Ö. 323'deki ölümünden sonra çıkan kargaşada Makedonya'ya isyan eden Pamfilya-Lidya- Frigya Valisi Antigon, M.Ö. 307'de, İzmir'i de içine alan krallığını kurdu. Antigon tarafından inşasına başlanan ve Lysimakhos/Lizimak tarafından tamamlanan ikinci İzmir kentinin bir bölümü şimdiki Kadifekale'nin kuzeyinde, aynı dağ üzerinde, diğer bölümü de ovada olmak üzere kurulmuştu. Kentin bu aşağı bölgedeki basık bölümü, tanrılara danışıldıktan sonra Meles olarak adlandırılmış olan akarsu ile körfez arasında bulunuyordu..
Yeni kentte süslü binalar yapılması, birbirini dik olarak kesen ve hatta direkli kemerlerle süslenen caddeler açılması gecikmedi. Truva kuşatmasını anlatan "İlyada" destanını yazan Şair Homeros'un anısına, Meles ırmağı kıyılarında yükselen bir tapınak yapıldı ve adına Homerium denildi. Kentin kurulmasının esin kaynağı olan Nemesis ile Tanrılar Anası namına yaptırılan diğer tapınaklar da, kentin ovadaki bölümünde inşa edildi. Akropol, yarış yeri, tiyatro ve agora ile kemerler, dağın eğik yüzeyinde kuruldular. Kentin liman girişi geceleri bir zincir ile kapatılırdı. Bu girişin çevresinde de insanlar iskan edilmişti. Hemen hemen deniz seviyesinde ve ırmağın getirdiği tortulardan oluşan kentin aşağı bölümünde yağmur sularının akıp gitmesi için lağımlar yoktu ; yağmurlu ve fırtınalı havalarda sokaklar suya boğulurdu, genel olarak bir pislik vardı..
Yunan coğrafyacı Strabon, M.Ö. 1'nci yüzyılın sonlarına doğru kaleme aldığı ünlü "Geographika" adlı eserinde ; Smyrna'nın kendi zamanının en güzel İon kenti olduğunu yazmaktadır. Kent ; Pagos dağı ile deniz arasında uzanıyordu ve özellikle liman çevresinde yerleşim yoğundu. Kentin Hippodamos sisteminin kuralları doğrultusunda, birbirine dik planlanmış düz sokakları büyük taşlarla döşenmişti..
Strabon kitabının iki bölümünde ; eski belde ile kendi zamanındakinin ( 2.İzmir) arasında 20 stad (3,6 km) bir uzaklık olduğunu yazar ve der ki : "Bir İzmir Körfezi, bir de İzmir kenti vardır. Bunlardan başka olarak da, şimdikinden 20 stad uzaklıkta, eski İzmir'in bulunduğu başka bir körfez vardır.."
Strabon'un bu açık tanımlamasına göre eski İzmir, bugün dolmuş ve kapanmış olan Bornova koyunun içindeydi. Meles çayının getirdiği tortuların önemi dikkate alınırsa, eski zamanlarda denizin bugünküne göre daha içerilerde olduğu anlaşılır. O halde eski İzmir'i bugünkünden başka bir körfez içine oturtmalıdır. Bugün Bornova'nın güneybatısında harabelerle dolu bir yer vardır ki, şimdi Eski İzmir ( Palea Smyrna) denilen bu yerde, İlk İzmir kentinin kurulduğu anlaşılmaktadır..
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder