28 Şubat 2016 Pazar

TARIK DURSUN K. İLE ESKİ İZMİR'İ YAŞAMAK..

   

Konak Belediyesi tarafından çıkarılan emsalsiz bir dergi getirdi büyük oğlum ve çok sevdim.. KNK/Kent Yaşam adlı dergiden,Saadet Erciyas Hanımefendi'nin bir yazısını paylaşmak istiyorum ve izinsiz alıntıladığım bu güzel yazı için hem özür diliyorum, hem de teşekkürlerimi sunuyorum ..



Eğer İzmir'de yaşıyorsanız ve hala bir Tarık Dursun K. kitabı okumadıysanız, eski İzmir'e ilişkin hikayeniz eksik kalmış demektir. "Neden O'nun bir kitabını okumalıyım ?" derseniz işte size yanıtım :
Tarık Dursun K.'nın kitaplarında çocukluğunuzun İzmir'ini anımsayacaksınız. İzmir'in bitmek tükenmek bilmeyen yokuşlarını (Deve Çıkmazı'nı, Patlıcanlı Yokuş'u ya da Yangın Yokuşu'nu) çıkacak, soluk almak için durup dinlendiğinizde arkanızda "şak şaka içindeki" eşsiz körfez manzarasını göreceksiniz.
Kapılarda oturup karpuz çekirdeklerini çitleyen, saçları ensesinde topuz yapılmış Musevi kadınlara bir selam göndereceksiniz. Musevilerden bu kente kalan yoksul işi sabah yemeği boyozdan atıştırıp "dehşetengiz" tadıyla subye içip içinizi ferahlatacaksınız.
Susadığınızda köşebaşlarında akan çeşmelere ağzınızı dayayıp kana kana doğal kaynak sularından içeceksiniz. 
İzmir'in kokularını çekeceksiniz içinize. Sarıkışla'dan söz ederken postal kokusu, Kemeraltı'ndan geçerken Gizli Çiçek, Altın Damlası kolonyasının kokusu sarıverecek her yanınızı.
Sokaklarda, evlerin kapısı açıldığında bahçelerde turunç, incir ağaçları, kapılarda yaseminler karşılayacak sizi. Yaseminleri toplayıp çam ağaçlarının iğneli yapraklarına geçirecek, çam demetlerini, yarım bardak suyla dolu bir çay bardağının içinde masanıza koyacaksınız.



Ne Alsancak'a, ne Karşıyaka'ya benzemeyen, Ali Reis Mahallesi'nin sokaklarına dalacaksınız. Daracık, iç içe geçmiş sokaklarda kaybolacaksınız. Eşsiz İzmir manzarasına sahip evlerinin teraslarında, havagazıyla aydınlanan sokakların ışıklarını sayacak, gece gökyüzündeki yıldızları seyredeceksiniz.
Konak Meydanı'nda, Valilik binasının mermer merdivenlerine oturan geniş şalvarlı, koca memeli, başlarında kenarı çiçek oyalı tülbentleri, bembeyaz dişli Roman kadınları gülerek mis kokulu kırmızı karanfil, demet demet nergis uzatacaklar size.
Sıcak yaz akşamlarında sinemaya koşacaksınız ailecek. Tahta sandalyelerde oturup, elinizde çiğdemler, serin gazozlar, bir hayal aleminde dolaşacak belki "aşki", belki kovboy filmleri izleyeceksiniz saatler boyu.
İzmirlinin daha hoşgörülü, İzmir caddelerinin daha sakin, sokakların daha az kalabalık, daha temiz, komşuluğun daha içten, dostlukların daha uzun ömürlü, paranın kalpleri bugünkü gibi satın almadığı, kentin denizle daha iç içe olduğu yıllara uzanacaksınız.
Arap Fırını'ndan sıcak boyoz alıp, Garry Tobacco'nun tütün fabrikasına doğru yol alacaksınız yavaşça.
Kemeraltı'nda unutulmaz Yasef Usta'nın meyhanesine uğrayıp Göztepe'nin yağlı marulları eşliğinde sunulmuş balıklardan yiyeceksiniz. 
Takvimlerin sayfalarını geriye çevirirken, İzmir'deki değişimi de şaşkınlıkla izleyeceksiniz. Kapı önlerindeki kadınları, havada uçuşan kahkahaları, pencerelerdeki sardunyaları, bahçelerdeki turunç ağaçlarını arayacaksınız. 
Eşrefpaşa'dan yokuşu çıkan tütüncü, incirci, üzümcü kızların takunyalarıyla çıkardığı yoksulluğun senfonisini duyacaksınız hüzünle.
Tarık Dursun'un anlattığı yokuşlara, sokaklara, çıkmazlara bakıp bugün, o günlerden izler arayacaksınız bir bir.
Ortak sevdamız olan kentin ortak geçmişine yolculuk yapacaksınız. Kendinizi okuyup bu kentin geçmişteki güzelliklerine bir kere daha hayran kalacak, özlem duyacaksınız.
"İzmir zengin bir aşure. Her şeyi bol. Kendi kendine ya da aşurenin içinde yer alan insan topluluklarının birbirine inanılmaz derecede saygı duyduğu.. Bakın şimdi farkına varıyoruz. Biz o zamanlar Arnavut, Boşnak, Musevi, Kürt, Sırp, Rum, Çerkes hep bir arada yaşıyoruz," diyen yazarın sözlerini "Peki ya şimdi böyle miyiz ?" diye sorgulayacaksınız.



Tarık Dursun K.'nın kaleminden eski İzmir'i okumak size de iyi gelecek.
Eminim siz de bu kente teşekkür edeceksiniz... En sıkıldığınız anlarda on dakikada yeşilliklere, kuş seslerine ya da denizin tatlı esintisine kavuşabilecek kadar doğal, her dem taze, her dem genç bir kent olarak kalmayı becerebildiği için. Kışın en soğuk günlerinde kokusuyla içinizi ferahlatan nergisleri, sümbülleri için.. İçinize renkleriyle coşku veren radikası, arapsaçı, şevket-i bostan, turp otu, filizi için.. Pazaryerleri için.. Yıllar boyu her gelen yerel yöneticilerin büyük işler yapıyormuşçasına altını üstüne getirmesine karşın hala orijinalliğini korumayı başarabildiği için.. Havra Sokağı, Kemeraltı, Mezarlıkbaşı, Konak Meydanı için.. Aldığı göçlerle deformasyona uğrasa da yitirmediği hoşgörüsü, misafirperverliği ve diyaloğu için.. Adım adım dolaştığınızda eski sokaklardan aldığınız sakız kokusu, dostluk kokusu, insanlık sevgisi için.. Amazon kadınlardan el alan güçlü anneleri, dik duruşlu genç kızları, çalışkan kadınları için.. İZMİR AH ! diyeceksiniz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder