18 Aralık 2014 Perşembe

KENTTE ERMENİ OLAYLARI...

    

Mustafa Kamil Dursun (1878-1951), "İzmir Hatıraları" adlı kitabında, İzmir'deki Ermeni hareketleri hakkında şunları aktarıyor :

Osmanlı Devletinin her tarafında Ermenilerin suikastlar düzenlediği bir zamanda Kamil Paşa'nın vali bulunduğu Aydın vilayetinde de bazı hadiseler olmuştur. Her nasılsa Amerika'ya gidip gelmiş bulunan bir takım Ermeniler ellerindeki pasaportlara dayanarak kendilerinin Amerikan uyruğunda olduklarını iddia ederler ve suç işleyince de ABD Konsolosluğuna sığınırlardı. Hükumet bu gibileri muhakeme etmek isteyince konsolosluktan şu cevabı alırdı :
"Osmanlı hükumetinin kaza hakkını Amerika hükumeti tanımaz ve bundan dolayı konsolosluğa sığınanları hükumete teslim edemez !.."
Bu davranışlardan yüz bulan Ermeniler şımarıklıklarını artırmışlar ve daha ileri giderek fiiliyata ve icraata geçmişlerdi.
İzmir'in Ermeni zenginlerinden Balyozoğlu Matyos, Ermeni komitesinden aldığı para isteğini içeren tehdit mektubunu hükumete vermişti. Balyozoğlu bu hareketinden dolayı güpegündüz mağazasının önünde Ermeni fedailerinden Tiflisli Azizof tarafından öldürülmüştü. Kısa bir süre sonra, komite hakkında bilgi verdiğinden dolayı, Dabağhane Mahallesinde hırsız Karabet evinde ; aynı gün, komiteden ayrıldığı için, Peştemalcılarbaşı'ndaki Topalyan mağazasında çalışan, Karataş papazının oğlu Artin, işinin başındayken öldürülmüştü.. Cinayetleri, Ermenileri ihtilale teşvik eden risale ve kitapların dağıtılmasını da takip ettiğinden, hükumetçe sıkı izlemeye girişilmişti..
Cinayetlerin failleri polisçe saptanmış ve bunların limanda demirli bulunan bir Fransız vapuruyla kaçmaya çalışacakları haber alınmıştı. Pasaport komiserleri Rafael ve İsak ile deniz komiseri Ahmet Nabi Efendi tarafından karşı önlemler alınmıştı..
Katiller geceleyin Fransız vapuruna gitmek üzere iken yakalanmışlardı. Arada vuruşmalar olmuş, atılan silahlardan Komiser Nabi Efendi ile bir komiteci ölmüşlerdi. Yakalananlardan biri, Amerikan Mektebi mezunlarından ve Kasaba Demiryolları kondoktörlerinden Karabet'in oğlu Markar idi. Bazı itiraflarda bulunan Markar'ın söylediklerinden, Ermenilerin büyük ölçekte bir ihtilal hazırlığı içinde olduğu anlaşıldığından tahkikat genişletilmişti.
Dabağhane civarında Ayafotila Mahallesinde, Kırkağaçlı Karabet'in evinde bir sürü bomba bulunmuş ve Credit Lyonnes Bankasında, tülbentçi Agop Grosyan'a ait özel kasada sabun kalıpları şeklinde 40 parça dinamit ile komitenin paraları, değişik isimler yazılı kayıt ve defterler ortaya çıkarılmıştır.
Bunlardan başka, Manisa'nın Malta Mahallesinde gaz tenekeleri içinde toprağa gömülmüş dinamitler ele geçirilmiş, Selçuk Aziz köprüsünün altına, Pasaport'taki postane, Düyun-u Umumiye binası, hükumet ve vali konağının arkasındaki saatçi dükkanına bombalar yerleştirildiği anlaşılarak bunlar toplattırılmıştı..
Bu olay üzerine Vali Kamil Paşa'nın başkanlığında Adliye Müfettişi Galip, İstinaf (eskiden temyizden önceki bir üst mahkeme) Savcısı Ragıp Bey tarafından "Fevkalade Tahkik Komisyonu" adıyla bir heyet kurularak işe başlanmıştır. İnceleme sonucunda kebapçı Senzak, fotoğrafçı Antranik, öğretmen Ardaş, denizden bomba kaçakçılığı yapan Kordon'da gazinocu Andernas ve kardeşi Vikran ile bunlardan başka yüzlerce komite mensubu tutuklanarak mahkemeye verilmişlerdi. Bunların çoğu idama mahkum edilmişlerse de cezaları müebbet küreğe çevrildi..










3 Aralık 2014 Çarşamba

OSMANLI'YA GEÇİŞ..



İzmir Osmanlı Devleti'ne katılmadan önce yaklaşık 35 kez el değiştirmiş.. Şimdiki trafik plaka numarası kadar yani !..
Hitiler, Lelejler, Efesliler, Eolienler, Lidyalılar, Yunanlılar-Ispartalılar, Persler, Makedonyalılar, Suriyeliler, Romalılar (3 kez), Pontus Krallığı (2 kez), Doğu Romalılar (8 kez), Hunlar, Araplar, Selçuklular, Haçlılar, Cenevizliler, Venedikliler, Rodos Şövalyeleri, Timur, Umur Bey, Cüneyd Bey ve sonunda Osmanlı...



Birinci (Çelebi) Mehmed, kardeşi Musa ile savaşırken, Karamanlılar, bütün kuvvetleri ile Bursa üzerine yürümüşlerdi. Karamanlılar Bursa kuşatmasını, o sırada büyükbabası Murat Hüdavendigar'ın türbesine gömülmek için Musa'nın naaşını getirenleri gördüklerinde, yardım geldi sanıp korkarak kaldırdılar. Sonra da kentin dış mahallelerini yakarak kaçtılar..
Anadolu'ya geçen Sultan Mehmed, doğruca Cüneyd Bey'i cezalandırmak üzere İzmir'e yürüdü. Cüneyd Bey, kenti adeta alınması olanaksız bir şekilde kuvvetlendirmişti. Padişah İzmir surları önüne gelince, Hammer'e göre ; Rodos Reisler Reisi'ni bu civarda buldu. O da, Cüneyd Bey'in yasak etmesine karşın, Timur'un yıkmış olduğu bir kalenin duvarlarını yeniden onarmakla meşguldü. Rodos Şövalyesi, İzmir'in zaptı için Sultan Mehmed'e yardıma geldi.
Sultan Mehmed ordugahını kurar kurmaz, çevredeki adaların egemenleri, çevre toprakların beyleri, hepsi sadakatlerini sunmaya, vergilerini vermeye geldiler. Bir bölümü de Sultan Mehmed'in adaletine güvenerek, Cüneyd'in zulüm ve davranışlarından şikayet ettiler. Bunlardan Foça, Midilli, Sakız egemenleri olan Ceneviz Reisleri ile, Germiyan, Teke, Menteşe Beyleri ve Kudüs Aziz Yahya Şövalyeleri Reisi, Osmanlı Sultanı'nın korumasını istiyorlardı. Sultan Mehmed bunların saygılarını ve ortak düşmana birlikte saldırma önerilerini memnunlukla kabul etti ve İzmir'in kuşatmasına başladı. Onuncu gün, kent düştü. Cüneyd Bey'in anası, çocukları Padişahın ayaklarına kapanarak af dilediler.
Padişahın ilk işi, İzmir'in bütün istihkamlarını yıktırmak oldu. Bu arada Rodos Şövalyeleri tarafından liman girişinde yapılan kale de bir gece içinde yerle bir edildiğinden, Reisler Reisi, güneş doğar doğmaz Sultan Mehmed'in yanına giderek, adı geçen kalenin Aydın Bey zamanında şövalyelerin harcamalarıyla inşa olunduğunu ileri sürüp, bunun yıkılmasını kesinlikle Papa ve Avrupa ile bir savaşı başlatacağı tehdidinde bulundu. Bunu sessizce ve soğukkanlılıkla dinleyen Padişah da :
"Ben isterim ki, yeryüzünde bulunan bütün Hristiyanlar'a baba olayım, kendilerine iyiliklerde bulunayım, şeref ve saygı vereyim. Çünkü hükümdarların iyilere mükafat, kötülere ceza vermesi gerekir. Ancak kendi uyruklarının da mutluluğunu düşünmesi, görevidir. Birçok Müslüman'ın benden istediği bir şeyi önemsemem gerekir. Timur'un bütün Anadolu'yu harap etmesi ne kadar kınanacak bir olay ise, İzmir Kalesini temelinden yıkması da o derece öğülecek ve teşekkür edilecek bir davranıştır. Çünkü bizim kaçkın kölelerin hepsi burada sığınacak yer buluyor idi. Ondan başka, karada, denizde yolculuk eden bir takım hür insanlar, İzmir'e esir olarak getiriliyorlardı. Bu da Şövalyelerle Osmanlılar arasında sürekli savaşlara neden oluyordu. Timur bile bu bilgece önleminden dolayı beğenilirken, ben ondan daha dinsiz mi olayım ? Ancak Müslümanların dileğini yerine getirmekle birlikte, sizi de mutlu etmek için Menteşe arazisinde bir başka yer göstereyim ki, orada bir başka kale yapabilesiniz.." dedi.
Şövalye ise bu yerin Padişah'ın arazisinde olmasını istedi. Sultan Mehmed, "Benim sana verdiğim yer bana aittir.Çünkü Menteşe Beyi, benim ancak bir memurumdur" yanıtını verdi.
Cüneyd Bey'in annesinin ısrarlı ricaları ve bizzat gelip ayağına kapanmasından dolayı affetti. Fakat İzmir valiliğini ondan alarak, Aleksander Sisman'a verdi. Sisman, Sırp Kralı'nın oğluydu. Sonradan Müslüman olmuş ve Samsun valiliğine atanmıştı.
Cüneyd Bey'in hayatını ve mallarını da bağışlayan Sultan Mehmed, bir süre sonra da onu Niğbolu'ya komutan yaptı..


RAİF NEZİHİ'nin "İzmir'in Tarihi" adlı kitabından derlenmiştir..