21 Haziran 2014 Cumartesi

TELEFONDA MUAŞAKA !...


İzmir telefonla 1928 yılında tanıştı.. Telefon daha sonra telsiz ve internette yaşanan "sanal" aşkların, mektuptan sonraki ilk mekanıydı..  Muallim Şövalye Hasan Basri 1915 yılında yayımladığı "Telefonda Muaşaka (sevişme)" adlı kitabıyla belki de Attila İlhan'ın öncülüğünü yapmıştı ("Bela Çiçeği, 1962") 

"Meraklısına Not : O yıllarda, özellikle İzmir'de bazı genç kızlar, telefonla beni arardı. Kimisi adını verir, kimisi vermez. Bazısıyla Kültür Park'ta ya da Karşıyaka'daki bir deniz kahvesinde buluşuruz, söyleşiriz. Bazısı 'meçhul' kalmayı yeğler, sadece telefonda söyleşir. Şiir işte bu sonuncu türden bir ilişkinin etkisiyle yazıldı. Kim olduğunu hala bilmediğim o genç kız, en çok da geceleri beni arar, o sıcak, biraz kırık sesiyle, dakikalarca konuşurdu. Ben de konuşurdum elbet. Allah bilir ona neler anlatırdım. Derken, dönüp dolaşıp onun benim neyim olduğu sorusuna takıldık.."

"Sen benim hiçbir şeyimsin
yazdıklarımdan çok daha az
hiç kimse misin bilmem ki nesin
lüzumundan fazla beyaz
sen benim hiçbir şeyimsin
varlığın yokluğun anlaşılmaz
galiba eski liman üzerindesin
nasıl karanlığıma bir yıldız olmak
dudaklarınla cama çizdiğim
en fazla sonbahar otellerinde
üniversiteli bir kız uykusu bulmak
yalnızlığı öldüresiye çirkin
sabaha karşı öldüresiye korkak
kulağı çabucak telefon zillerinde.. "




8 Haziran 2014 Pazar

ESKİ İZMİR VALİLERİ SERİSİ : ABDURRAHMAN PAŞA...



Halil Rıfat Paşa'dan sonra Aydın Vilayetine vali olan, Germiyanoğullarından ve sadaret kaymakamlarından Abdurrahman Nureddin Paşa, Kasım 1891 ile Mayıs 1893 tarihleri arasında görev yaptı..
Herkesin iş ve güçlerinin zamanında yapılmasını takip ederek ün salmıştı. Aynı zamanda dindar bir zat olduğundan ; İzmir'de birtakım camilerin tamir ve inşasına gayret etmiş, meclis-i idare azasından ve İzmir zenginlerinden Salepçioğlu Hacı Ahmet Efendi'yi bu işlerin başında bir mimar gibi çalıştırmıştır. 
Abdurrahman Paşa yetenekli kişileri korur ve bunları yetiştirmeyi severdi. Nitekim Kastamonu'dan Aydın Vilayeti Valisi olarak İzmir'e geldiğinde, sonradan Niğde milletvekili olan, yeteneğini takdir ettiği Hazım Bey'i Aydın Vilayeti Mektupçuluğuna getirmişti.. 

Abdurrahman Paşa'ya bir gün bir adam dilekçe verir. Ağızdan da işini anlatmak ister. Sözün gelişi : "Efendim, koyunun bulunmadığı yerde.." der demez, Vali Paşa'nın adı aklına gelir ve susar.. Korkmuştur.. Paşa, son derece titiz bir adam olmasına rağmen bu iş sahibini korkutmamak için, "Alt tarafını da söyle, çekinme.. Keçiye Abdurrahman Çelebi derler, değil mi ?.." der. Ve güzellikle adamcağızı işinin ait olduğu daireye gönderir..

Abdurrahman Paşa dairelerde iş sahiplerinin işleri geri kalmasın diye çok dikkatli davranır, bütün vilayet dairelerini denetlerdi..

Abdurrahman Paşa hakkında, "Anadolu" gazetesinde çıkan bir yazıdan, bir anekdot...

Sultan Abdülhamid zamanında, yabancı devlet donanmalarının Çanakkale Boğazından geçip İstanbul'u ziyaret etmeleri "evham-ı şahane"ye dokunduğundan yasak idi.. Bundan dolayı yabancı donanmalar, Padişahın tahta çıkışı (cülus) ve doğuş (veladet) günlerinde ülkenin her tarafında yaptırılan şenlik günlerinde İstanbul yerine İzmir'i ziyaret ederler ve vilayet makamına gelerek tebriklerini sunarlardı.. Aydın Vilayeti Valisi de donanma kumandan ve subaylarına hükumet konağında mükellef balolar ve ziyafetler verirdi..
Vali Abdurrahman Paşa zamanında İngiliz donanması İzmir limanına gelmiş ve Paşa tarafından şereflerine bir balo düzenlenmişti. Baloda hükümdar şerefine şampanyalar içilirken Vali Paşa da bir şampanya kadehi içinde, önceden hazırlanmış, şampanya renginde şerbet içmişti..
Abdurrahman Paşa yabancılarla iyi geçinmek taraftarı idi. O kadar ki, "Frenk üzümü" diyenlere, "Canım başka isim bulun, ecnebiler darılır !.." derdi.. 





M. KAMİL DURSUN'un "İzmir Hatıraları" adlı kitabından derlenmiştir..