26 Nisan 2014 Cumartesi

ESKİ İZMİR VALİLERİ SERİSİ : HALİL RIFAT PAŞA..



Son Osmanlı hükümdarlarından İkinci Abdülhamid'in uzun süre sadrazamlığını yapmış olan Halil Rıfat Paşa, 1885-86 ve 1889-91 yıllarında, iki dönem, Aydın Vilayeti valiliğinde bulunmuştur.. 
O zamanlar merkezi İzmir olan bu vilayet beş sancağa bölünmüştü : İzmir, Aydın, Saruhan, Muğla ve Denizli.. Merkezde vali, sancaklarda mutasarrıflar bulunurdu. Vilayetin İzmir'e bağlı on, Saruhan'a bağlı dokuz; Aydın, Muğla ve Denizli'ye bağlı beşer kazası ve bir hayli nahiyesi ve köyleri vardı.. Sonraları Torbalı, Nif (Kemalpaşa), Karaburun ve Dikili nahiyeleri de kaza haline getirilmiştir..
Halil Rıfat Paşa, Midhat Paşa'nın Tuna Valiliği sırasında onun mektupçuluğunda bulunarak ; Midhat Paşa'nın vilayet yönetimindeki yüksek vasfı ve yeteneklerinden yararlanmış bir zat idi. Bu sebeple, Manastır ve Sivas valiliklerinde olduğu gibi, Aydın vilayetinde de yol ve imar işleriyle yakından ilgilenmiş ve vilayet dahilindeki yollar onun zamanında yapılmış, ya da geliştirilmiştir. Özellikle İzmir içindeki memleket hastanesi (şimdiki doğum hastanesi) yanında Eşrefpaşa'ya giden ve Mısırlı Caddesi ile bağlantılı olan, bugün de onun adıyla anılan, caddenin yapılması sırasında ; yukarı mahalleler (Değirmendağı tarafları) gelişerek oralarda büyük bir semt meydana gelmiştir..



Halil Rıfat Paşa zamanında şehirde 5-6 tane, beşer sınıflı ilkokul vardı. Bunların üstünde bir Rüştiye (ortaokul) bulunuyordu. Vilayetin merkezindeki bütün eğitim kurumları bunlardan ibaretti. Bir de Midhat Paşa zamanında kurulmuş olan ve o zamanlar yetim ve kimsesiz çocukların öğrenimlerine mahsus bulunan Islahhane, yani şimdiki Endüstri ve Meslek Lisesi vardı (yukarıda)..
Rumların ilk öğretim okullarından başka, lise olarak, Ayafotini Kilisesi yanında "Evangiliki" adında ; Ermenilerin, o dereceye yakın, "Mekitarist" adında bir okulları ve Musevilerin de bizim Rüşdiye'nin karşısında "Alyans Israilit" adında bir okulu vardı. Bunlardan başka Frenklerin Frenk Mahallesinde, Katolik papazlar idaresi altında, "Frerler" ve "Propoganda" adlı okulları vardı..
O sıralarda vilayette defterdar bulunan ve sonra maliye nezareti müsteşarı ve Trabzon Valisi olan Kadri Bey namındaki zatın teşvikiyle, İzmir'de özel olarak önce Namazgah'a ve sonra hastane civarında Miralay Ethem Bey Konağı denilen binada tedrisata devam etmek üzere, "Mekteb-i Terakki" adıyla, kısmen lise sınıflarını da içeren bir okul açılmıştı..
İşte o sıralarda, İzmir'de, hükumet tarafından yine beş senelik bir idadi mektebi (lise) yapılarak açılmış, öğrenime istekli bütün memleket çocukları hemen bu okulu doldurmuştu..

  

Halil Rıfat Paşa, saray ve İstanbul hükumetince daima kendisinden şüphe edilen, meşhur Midhat Paşa'nın yanında yetişmiş bir zat olmak itibarıyla, eylem ve hareketleri ara sıra Saray'ın araştırma ve gözetimine maruz kalıyordu.. Hatta o sıra İzmir'de Posta ve Telgraf Başmüdürlüğünde bulunan ve Sarayla bağlantı kurmuş olan Aram adında birisi, Halil Rıfat Paşa'nın durumu ve yaptıklarıyla ilgili, Saraya bilgi verir ve karşılığında da bahşişini alırmış.. Paşa da bunu sezdiği halde hiç ses çıkarmazmış..
1891'de İzmir valiliğinden İstanbul'a, dahiliye nazırlığına atandığı zaman bütün vilayet erkanı ile şehrin ileri gelenleri vapura kadar gelip Paşa'yı uğurlamışlar. Aralarında Başmüdür Aram da varmış.. Vapurun salonunda Paşa'nın huzurundan veda ederek ayrılırlarken, kendisinin de hatırdan çıkarılmamasını ve unutulmamasını istemiş. Paşa da "Seni hiç unutur muyum ?.." diye karşılık verince başmüdür bundan müthiş evham ve ızdıraba düşerek evine dönüşünde felç geçirmiş.. Uzun süre tedavi edildiği halde bu illetten kurtulamamış ve görevini bırakmaya mecbur olmuş !..
Halil Rıfat Paşa, gururlu, sakin fakat sırasında da nezaketle lafını şımarıkların yüzüne çarpmasını bilen zarif bir vezir idi..   

M. KAMİL DURSUN'un, "İzmir Hatıraları" adlı kitabından derlenmiştir..

18 Nisan 2014 Cuma

BİR ESKİ İZMİRLİ ...



Yaklaşık bir yıllık bir aradan sonra, tekrar merhaba !.. Geçenlerde sahafta bir kitap elime geçti.. M. KAMİL DURSUN'un "İzmir Hatıraları"... 
Bu kitap yüzünden, ihmal ettiğim bu blogu canlandırmaya karar verdim.. Çünkü içinde çok ilginç bilgiler var..



Yazar, İzmir'in en eski ailelerinden Postacıoğulları'na mensup biri olarak, 1878 yılında İzmir'de doğmuş. Büyük dedesi tüccardan Hacı Bekir Efendi, dedesi İzmir Posta Müdürü Mehmet Şükrü Efendi, babası İzmir Posta-Telgraf Baş Katibi Hafız Bekir Sıtkı Efendi imiş.. 
M. Kamil Bey 1896 yılında İzmir Mekteb-i İdadisi'nden en iyi derece ile mezun olduktan sonra önce İzmir Düyunu Umumiye Nezareti tahrirat kaleminde çalışmış, sonra 26 Ağustos 1897'de Ziraat Bankası İzmir şubesinde kayıt memuru olarak göreve başlamış, 20 Eylül 1900 tarihinde Vilayet Mektubi Kalemi'ne nakledilmiş.. Bunun yanı sıra ; Mekteb-i Sanayi'de Kitabet ve Tarih öğretmenliği ile vilayetin resmi yayın organı olan Aydın Gazetesi'nde yazarlık yapmış.. 1 Eylül 1913 tarihinde ise İzmir Vilayeti Mektupçuluğu'na terfi etmiş.. 28 Aralık 1918'de, İttihatçı olduğu için, bu görevinden azledilmiş..  
Eski Mektupçu M. Kamil, 1919 Şubat'ında belediye azalığına seçilmiş. ("Müsavat" Gazetesi, Nr.94, 12 Şubat 1335/1919)
Mustafa Kamil, Yunanlıların İzmir'i işgal ettiği 15 Mayıs 1919 tarihinden sonra resmi bir görevde bulunmamış, çeşitli ticari kuruluşlarda yönetici olarak çalışmış..
İşgalden sonra Türkler tarafından İzmir'de kurulan gizli bir örgütte aktif bir rol oynayan M. Kamil ; Yunanlıların İzmir ve çevresinde yaptıkları mezalimi arkadaşları ile birlikte sürekli olarak İstanbul basınına bildirmek suretiyle kamuoyunu etkilemiştir. Bu yayınlar üzerine Amerikan ve İngiliz inceleme heyetleri İzmir'e araştırma yapmaya gelmişlerdir. İzmir'deki bu örgüt Anadolu'daki milli harekete maddi kaynak ve bilgi aktarımında önemli hizmetlerde bulunmuştur..
Mustafa Kamil, Yunanlıların 7 Eylül 1922 akşamı İzmir'de büyük bir katliama girişeceklerini haber almış ; bunun üzerine doğruca Metropolit Hristomos'a giderek şunları söylemiş : "Katliam yapacağınızı öğrendim. Ama biliyor musunuz ki, bu gece diyelim beş ila on bin kişi kestiniz ; Cumartesi sabahı Türk Ordusu İzmir'de olduğunda haliniz ne olur ? Siz bunu iyi düşünün.."
Bu sözler üzerine Papaz, katliam için her türlü hazırlığın yapılmasına, hatta bütün azınlıkların kapılarına kırmızı boyayla çarpı işaretleri konulmasına rağmen, kan dökmekten vazgeçtiklerini, bunun halka gösterilmesi için aynı gece Türk ve Rum gençlerinin bir dostluk gösterisi olarak İzmir sokaklarında birlikte yürüyüş yapmalarını istediklerini söylemiş !.. 
Mustafa Kamil, kendisine General Torkum adını veren bir çete reisinin önderliğinde Ermenilerin de planladıkları bir takım cinayetlerin aynı şekilde önüne geçilmesinde de önemli bir rol oynamış..
İzmir'in kurtuluşundan sonra Nurettin Paşa, Mustafa Kamil ve arkadaşlarını vilayet konağına çağırarak hizmetlerinden ve bilhassa İzmir'de Türk nüfusunun korunmasından dolayı takdirlerini bildirmiştir..
Geçici olarak tekrar vilayet mektupçuluğuna getirilen Mustafa Kamil, bir süre Türkiye Palamutçuları A.Ş müdürlüğünü yapmış, daha sonra, oluşturulan Müdafa-i Hukuk Cemiyeti'nde görev yapmış ve belediye meclis üyeliğine tekrar seçilmiş..
1925 yılında yapılan ara seçimde, İzmir milletvekili olarak TBMM'ne giren M.Kamil, 1943 yılına kadar aralıksız beş dönem İzmir'i temsil edenler arasında yerini almış..
Mustafa Kamil Bey'in yakınlarının anlattığına göre ; Mustafa Kemal Atatürk milletvekili adaylarının isim listesini incelerken, sıra M.Kamil'in ismine geldiğinde : "Bu dursun !.." dediği için, soyadı kanunu çıktığında "Dursun" soyadını almış..
M.K. Dursun'un Meclis'te kanunların görüşülmesi sırasında, kanun tekliflerinin dili ve üslubu hakkında titizlikle durduğunu ve bazı tartışmalar açtığını biliyoruz. Bunlardan birisi Türk Hava Kurumu hakkındadır. 
Tayyare Cemiyeti ile ilgili bir kanun görüşülürken Meclis'te bir dil encümeninin bulunması gerektiğini ifade ettikten sonra Tayyare Cemiyeti" adının "Türk Hava Kurumu" olarak değiştirilmesini önermiş ; öneri kabul edilerek 17.12.1937 tarihinde kanunlaşmıştır.. 
Milletvekilliği 1943 yılında sona erdikten sonra bir süre Merkez Bankası'nda murakıp olarak çalışmıştır. Emekli olduktan sonra Ankara'da yaşamını sürdürmüş ve 1951 yılında vefat etmiştir.. 
Mekanı cennet olsun..